EHLİ BİDAT İLE OTURMAK KAFİR İLE OTURMAKTAN DAHA KÖTÜDÜR

Buyurdu ki:

Ehli bidat olanların meclisinden uzak olmalı onlarla oturmak kâfirlerle oturmakdan daha tehlikeli ve kötüdür. Nedeni ise kâfirin ne olduğunu herkes biliyor amma ehli bidat müslüman göründüğü için onun çok daha fazla zararı oluyor.

Ehli bidatin en kötüsü en şerlisi şu kimselerdir ki onlar Peygamber efendimizin ashabına ki; Allah onlardan razı olmuştur. Bu bedbahtlar ashab-ı ikrama dil uzatanlardır. Şiiler bunlardandır. Bu gafiller bu hareketlerini ibadet zannederler.

Kuranı ve şeriati bizlere binbir mahrumiyet ve zorluklar içerisinde ulaştıran sahabe-i ikram hazretleridir. Onlara hakaret eden Kur'an’a ve hadise hakaret etmiştir. Neden? Çünkü onların gayretleri ile bu din bize kadar ulaşmıştır.

Hz.  Osman (radıyallahü anh) Kur'an-ı Kerimi topladı ona kötü diyen Kur'an’ı kötülemiş olur. Onların inanç akideleri bozuktur. Şu bozuk akideye şu inanca bir bakın da ibret alın.

1. Ehli beyt dirilecek islam düşmanlarını öldürecekler sonra tekrar ölecekler.

2. Allah (celle celalühü) on iki imamın içine Allah (celle celalühü) girer onların şekli ile görünür.

3. Takiyye imandandır v.s.

Sünnilerin TAHRANDA kendilerine ait camileri yoktur. Halbuki Humeyni devriminin başında sünni mücahidlere ehli sünnet akidesinin okunacağını, sünnilere ait cami açılacağını vaad etmişti. Bu şartlarda sünni mücahidleri safına almıştı. Sonra işler bitince bunları hatırlattılar, Onlar ise bu hatırlatanların tırnaklarını çekerek işkencelerle öldürdüler.

Durziler de bunlardandır. Onlar da öyle bir kibir var ki katiyen sünnilerin ayağına gitmezler. Bunlar sünnilerin camilerini ahır yaptılar. Fırsat buldukça sünnileri katıl ettiler.

Öldür ölür bir kere Allah (celle celalühü) demezler Ali, Ali diye, diye can verip ölürler.

Ashabın kendisi Peygamber efendimizin sohbeti ile nefsi emvareyi geçmişlerdir. Velâkin onların arasındaki hatalar hep ictihadîdir. Böyle hatalarda onlar fasık olmazlar ve ayıplanmazlar. Üstelik bu hatalarından bir sevap alırlar.

Yezid sahabilerden değildir! Yezidin yaptığını kafirler bile yapmaz ama buna rağmen ona lânet etmemeliyiz. Ulema ona "o habisdir ama fazla ileri gitmeyiniz" demişlerdir. Şeyh Seyda buyurdu ki;

Belki ihtimâldir ki tevbe etmiş olabilir. Af olunmuştur! Aman onların ve o gibilerin yanına gitme. Peygamber efendimizin hangi ashabı olursa olsun ona dil uzatanın yanına gitme Allah muhafaza onun ateşi sana da sıçrar sonra onlardan olarak helâk olursun.

KALBİN ISLAHI NEFİSLE CİHATDAN GEÇER

Buyurdu ki;

Nefsin şerri hilesi iç içedir. Asla onda hayır yokdur. Nefsinle cihad edersen, kalbini ıslah edersen mutmain olursun. İşde bunu yapmak FARZDIR!

Bütün taatlerde ondan emin selamette olursan onun şerrinden kurtulunca, Ona denir ki;

Ey emvareden itminan vaktine gelen nefis dön Rabbine razı olarak Allah da senden razı olmuş olarak denilir.

"İnsanın zahmetle elde ettiği şey kafasında kalır." Seyda!

HAKİKİ İMANIN AĞIRLIĞI

29.01.2006 yılı pazar günü öğleden sonra Efendi hazretleri güzide bir topluluğun içinde buyurdu ki;

Peygamberimizden gelen bir rivayette Peygamber (sallallahü aleyhi ve selllem) efendimiz şöyle buyurmuşdur.

"Benim ümmetimden bir kişi ilan edilerek mahşer günü huzura getirilir. Doksan dokuz tane amel defteri vardır ama her birisi göz görebilecek yer kadar büyükdür. Bu defterlerin hepsi de günahlarla doludur. Bu kişiye sorulur:

- Sen bunları inkâr ediyor musun? Melâikeler yanlış yazmış diyebilir misin? derler!

-Hayır doğru ya Rabb. der

-Peki mazeretin özrün var mı?

-Özürüm yok ya Rabbi. der

Allah celle celalühü bu sefer ona:

-Senin özürün var. Defterlerinin arasından bir kağıt çıkarılarak senin hasenen var denilir.

Çıkan kağıtda dünyada iken söylediği Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resuluh şahadet kelimesi çıkar. Bu kağıdı al mizanda (terazi tartısında) hazır ol denilir. Kul da:

- Ya Rabbi hazır olmaya ne hacet bu kağıtdaki tek hasene (sevap) bunca günahlar yanında terazide ne ifade eder ki  (benim işim bitik) der.

-Hayır sana zulüm edilmez. denilir ve mizana onca günahlarına karşı kefesine konulduğunda bu kağıt ağır basar. İşde bu zat bu ümmetin en günahkar olanıdır!

(Hakiki bir iman var ise!!! Bu iman bütün günahlara rağmen ağır gelir!)

İMANDAN SONRA AMELLERİN EN MAKBÛL OLANI NAMAZDIR...

Namaz olmaz ise din yıkılır. Dinimizin direği namazdır.

Herşeyin fesadı vardır dinin de fesadı namazı kılmamakdır. Namaz sahibini günahlardan alıkoyar. Eğer günahlardan almıyor ise bu delildir ki; onun namazı makbûl değildir.

Namaz kılan günahlardan uzak ise onun namazı makbûldur.

Namaz kılmanın şartları ikiye ayrılır.

1. Zahiri şartlar ( görünen şartlar) farz, vacip, sünnet gibi dikkat edilerek kılınır.

2. Batıni şartlar (görünmeyen şartlar) huşu, hudu ve ayetlerin anlamlarını düşünerek kılınan tefekkürlü namaz kılmak.

İhlas ile kılınmayan namaz namaz olmaz!

Zamanımızda iyice yayılmış olup sanki dinin bir rüknü gibi yer almış bidatleri öğren ve o bidatcilerden de uzak dur.