Ermeni diasporası, her yıl 24 Nisan günü geldiğinde, 1915’te dedelerine “soykırım” yapıldığını iddia ederek, yüzüne sahte bir “masumiyet” maskesini takıp bu günü çeşitli etkinliklerle anmakta ve öteden beri dünya kamuoyunu da bu yalana inandırmaya çalışmaktadır. Ama tarihî hakikatler, bize başka şeyler söylüyor. Mevcut belgeler, bu iddianın sahiplerinin yüz yıl önceki dedelerinin hiç de “masum” olmayıp, aksine tepeden tırnağa silahlı birer cani ve terörist olduklarını ortaya koyuyor.
Ermeniler, Anadolu’da 850 yıl boyunca Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin yönetimleri altında çeşitli imtiyazlara sahip kılınarak, hiçbir sorunla karşılaşmadan ve sorun yaratmadan huzur içinde yaşadılar, “millet-i sadıka” (güvenilir millet) diye anıldılar. Ancak ne yazık ki, 19. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla, emperyalist devletlerce aldatılarak “Büyük Ermenistan” hayali ile avutulup silahlandırılan ve tahrik edilen Ermeni komiteleri, Osmanlı devletini parçalayıp aralarında bölüşmeyi öngören “Şark Meselesi” projesi için kullanılarak, âdeta siyasi ve emperyal çıkarlarına kurban edildiler.
Bu duruma nasıl gelindiğinin özeti şöyle:
Her şey, iki yüz yıl önce “American Board of Comissioners for Foreign Missions” (Amerikan Protestan Misyonlar Kurulu) adlı Boston merkezli örgütün, ilk misyoner gruplarını 1820’de Anadolu’ya göndermekle başladı. Anadolu’daki merkezini 1831’de İstanbul’da açan örgüt, ilkin gizli olarak Rumlar üzerinde faaliyet yürüttü.
Sultan Abdülmecid’in fermanıyla, 1850 yılında Protestan tebaa ayrı bir dinî cemaat olarak resmî statü kazanınca, Amerikan Protestan misyonerleri de çalışmalarını serbestçe yürütmeye başladılar ve Rumlara ilişkin faaliyetlerini durdurup Ermenilere yöneldiler. Birkaç yıl içinde İstanbul’dan Van’a, Trabzon’dan Adana’ya dek Anadolu genelinde 50 civarında il ve ilçede şubeler açtılar. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da; Antep, Arapkir, Bitlis, Çüngüş, Dersim, Diyarbakır, Ergani, Erzincan, Erzurum, Harput, Malatya, Maraş, Mardin, Muş, Palu, Siirt, Silvan, Sivas, Siverek, Urfa, Van gibi yerleşim birimleri de Amerikan misyonerlerinin faaliyet gösterdikleri yerler kapsamındaydı.
Amerikan Board, çalışmalarını daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Dicle-Fırat havzasında, Zaza halkının çoğunluk teşkil ettiği coğrafi bölgenin merkezi sayılan Harput’ta yoğunlaştırdı. Harput ve çevresindeki yerleşim birimleri, etnik kimlik ve dinî inanç çeşitliliği yönüyle Protestan misyonerlerin ilgisini çekiyordu. İlk hedefleri Hristiyan Gregoryen ve Ortodoks mezhepli Ermenileri Protestan yapıp eğitme ve siyasi gayeleri için kullanmak olsa da, süreç içinde Dersim, Diyarbakır, Erzincan, Harput (Elazığ), Malatya, Maraş, Muş, Sivas vs. yerlerde meskûn olan Alevi/Kızılbaş inançlı Zaza, Türkmen, Kürt halklarını da Hristiyanlaştırmayı amaç edinmişlerdi.
Amerikan Board, 1855-1857’de Harput’ta görevlendirdiği George W. Dunmore, Orson Allen, Crosby Howard Wheeler ve Dr. Herman Barnum isimli misyonerleri kanalıyla, Şehroz mahallesinde Ermenilerden birkaç bina satın alıp, “Kuzey Ermenistan Misyonu” adıyla bir Amerikan misyoner merkezini açtı ve bölgede Protestanlığı yayma faaliyetine başladı.
Amerikan Board, Harput’ta Ermeniler için ilkin 1859’da Harpoot Theological Seminary (Harput ilahiyat okulu), ardından 1860’lı yıllarda anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, Harput kız okulu, yetimhane, hastane ve kiliseler açtı. Harput Ermeni Protestan Kiliseler Birliği ise 1865’te kuruldu. 1877 yılı itibarıyla bölgede 22 kilisesi, 1332 üyesi ve 5.000 civarında cemaati olan Birlik, Ermeniler için ilçe, nahiye ve bazı köylerde 83 tane de ilkokulu eğitim-öğretime açtı.
Amerikan Board’ın okullarının yanı sıra, bölgede Fransız ve Alman Katolik misyonerlerinin Ermeniler için açtıkları okullar da vardı. Ayrıca Ermeni Gregoryen Kilisesi ile Ermeni hayır cemiyetlerinin de birçok yerleşim biriminde okulları mevcuttu ve bunlar misyoner örgütlerinden de maddi yönden büyük destek alıyorlardı.
Amerikan Board misyonerleri, okullarda okutulan ders kitaplarının dışında, kendi matbaalarında Ermenilere yönelik propaganda amaçlı dinî, tarihî, edebî ve kültürel içerikte Ermenice ve Türkçe olarak kitap, dergi, gazete gibi yayınlardan başka, “İncil” nüshalarını da basıyor ve halka dağıtıyorlardı. Ayrıca, Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncillerinin dördünü de Ermeni alfabesi ile Kürtçe (Kurmancî) yayınladıklarını da belirtelim.
Bölgedeki Amerikan ve Avrupa misyonerleri, Ermeni Gregoryen Cemaatine ait okullarla işbirliği yaparak, hem kendi hem de cemaatin okullarında okuyan Ermeni öğrencilerin, özellikle milliyetçi, ayrılıkçı, isyancı fikirlerle yetiştirilmelerinin sağlanması için, okullar kanalıyla gerekli ortamın oluşturulmasında önemli rol oynadılar.
Bu arada, 1877’de Osmanlı-Rus savaşı patlak verdi ve 1878’de Osmanlı devletinin yenilgisiyle sona erdi. Osmanlı devleti ile Rusya arasında 1878’de yapılan Ayastefanos Antlaşması’nda, Rusya’nın dayatmasıyla “Ermeni” ve “Ermenistan” terimleri yer aldı. 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’nda da (Madde: 61), yine Batılı büyük güçlerce Osmanlı devletinden Ermeniler için “imtiyazlar” talep edildi.
İşte siyasi anlamda bir “Ermeni Sorunu”, tarihte ilk kez bu antlaşmalarla birlikte uluslararası kamuoyunun gündemine girdi.
Amerikan Board misyonerleri de, misyonları gereği durumdan vazife çıkararak harekete geçtiler ve aynı yıl (1878) Harput’ta açtıkları yeni bir okula “Armenia College” (Ermenistan Koleji) adını verdiler. (Tepkiler üzerine, 1888’de ismi “Fırat Koleji” yapıldı). Eğitim dili Ermenice olan kolejde İngilizce ve Türkçe de öğretiliyordu. 21 kişilik öğretmen kadrosu içinde, 3-4 Amerikalı misyoner dışındakilerin hepsi Ermeni idi. Kolejin ilk, orta, lise, üniversite bölümleri vardı. Kolejden; milliyetçi, ayrılıkçı, isyancı fikirlerle yetişip mezun olan Ermenilerin çoğu, bölgede açılan Ermeni okullarında öğretmen olarak görevlendiriliyordu.
Bir yandan Amerikan Board misyonerlerinin zehirli fikirleriyle beslenip birer “isyancı” olarak yetiştirilen, diğer yandan Batılı büyük devletlerce “bağımsızlık” vaadiyle silahlandırılıp kışkırtılan Ermeniler, yine aynı yıl (1878) itibarıyla harekete geçerek, “Ermenistan” kurma hayali uğruna, asırlarca bir arada, barış ve huzur içinde yaşadıkları Müslüman Kürt, Türkmen, Zaza komşularını öldürmeye karar verdiler.
Bu hayali amaç doğrultusunda; “Kara Haç” (1878, Van), “Ermenistan’a Doğru” (1880, Erzurum), “Ermeni Vatanperverler İttihadı” (1880, İstanbul), “Anavatan Müdafileri” (1881, Erzurum), “Silahîler” (1882, Erzurum), “Armenakan” (1885, Van), “Hınçak” (1887, Cenevre), “Taşnaksutyun” (1890, Tiflis) gibi terör örgütleri ile keza terör yöntemlerini kullanan “Ermeni Fedai Komiteleri” ve “Ermeni Gönüllü Taburları” kurdular.
Bu terör örgütleri, Ermeni nüfusunun % 17, Müslüman nüfusunun % 83 gibi ezici bir çoğunluk oluşturduğu Vilayat-ı Sitte/Altı Vilayet (Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ, Erzurum, Sivas, Van) denilen bölgede “Ermenistan” kurma hayaline kapıldılar.
Ermenici çeteler, bu amaçla bölgenin; Aşkale, Bitlis, Çermik, Divriği, Diyarbakır, Elazığ, Ergani, Erzincan, Erzurum, Harput, Hınıs, Genç, Lice, Kars, Kiğı, Kulp, Muş, Palu, Pasinler, Sason, Silvan, Sivas, Siverek, Tercan, Urfa, Van, Varto, vs. alanlarında meskûn bulunan Müslüman halklara karşı, çocuk, kadın, genç, ihtiyar demeden, vahşice saldırılar ve insanlık dışı katliamlar yaptılar.
Konuyu fazla uzatmadan, Ermenici katillerin Müslümanlara yönelik vahşetlerini yansıtan ve “Başbakanlık Osmanlı Arşivi/BOA” kayıtlarında yer alan belgelerden birkaçının kısa özetlerini aşağıda sunuyoruz:
1. Diyarbekir Vilayeti’nce Dâhiliye Nezareti’ne iletilen 21 Mayıs 1916 tarihli telgrafnamede; “Diyarbekir’e sığınan mültecilerden Karakilise’nin Girekol köyü muhtarı Nezir bin Esad ve Poti köylü Mehmed bin Hacı Ağa, Varto kazasına bağlı Veliköy’den Mehmed bin Mirza’nın alınan ifadelerinde; “istilaya maruz kalan İslâmlarla meskûn köy ve kasabalarda Rusların Ermeni çeteleriyle birlikte ele geçirdikleri binlerce Müslümanı diri diri evlere doldurup yaktıklarını, cami ve türbeleri harap ettiklerini, birtakım İslâmların cesetlerini parçalayarak ateşte pişirip sağ olanların önüne atarak yemeleri için zorladıklarını ve daha enva-i çeşit vahşeti yaptıklarını görüp işittiklerini…” beyan etmişlerdir. (BOA. HR. SYS. 2872/4, Belge no: 3,4).
2. Van ve Diyarbekir vilayetlerinden intikal eden raporlar hakkında Dâhiliye Nezareti’nden Hariciye Nezareti’ne yazılan 14 Haziran 1916 tarihli yazıda; “Erzurum Vilayetine tâbi Hınıs kazası ahalisinden olup Varto mahkeme azası iken göç edip Ergani Madeni’nin Cami-i Kebir mahallesine yerleşen Ali Efendi bin Hacı Yusuf Efendi, 23 Mayıs 1916’da kaydedilen ifadesinde; Hınıs'tan Varto’ya kaçmaya çalışan tahminen 500’den fazla erkek, kadın ve çocukları, yolda kar ziyade olmasından dolayı, arkadan yetişen Ermeni ve Rus piyadeleri, onları tümüyle Arpaderesi denilen mevkide kurşun ve kılıçla öldürüp yanlarında bulunan hayvanat ve eşyalarını gasp eylediklerini, Varto’da Arpaderesi civarında hâkim tepeden onların mezalim ve vahşetlerini gözleriyle gördüğünü” söylemiştir. (BOA. HR. SYS. 2872/3, Belge no: 12-14, 16, 18-26, 28-39, 41-44).
3. Mamuretülaziz (Elazığ) Vilayetinden Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen 28 Haziran 1916 tarih ve 98 sayılı yazıda; “Rusların memleketimizi istila ettiği sırada, Hınıs ahalisinden ve Taşnaksutyun Komitesi’nin reisi olan Vahan ve Aleksandr Asoyan isimli zalimlerin, arkadaşlarıyla birlikte Hınıs’a bir saatlik mesafede olan Mollakulaç köyünü basarak, ilk önce 20’den fazla çocuğu kuzu keser gibi boğazladıkları, sonra hamile kadınlardan ikisinin karınlarını kama ile yararak, içinden ceninleri çıkarıp süngü üzerinde babalarına gösterdikleri, akabinde Müslüman ahaliden kimisinin kafasını, kollarını, burunlarını, kulaklarını kestikleri, gözlerini çıkardıkları, derilerini yüzdükleri ve üzerlerine gazyağı dökerek yaktıkları…” ifade edilmiştir. (BOA. HR. SYS. 2872/2, Belge no: 75-91, 103-106, 11-113, 163-166).
4. Erzurum Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyetinden Polis Müdürlüğüne iletilen 19 Ekim 1920 tarihli yazıda; “Ermeniler tarafından Erzurum’un Gölbaşı, Gürcükapısı, Tebrizkapısı, Gülahmed, Erzincankapısı vs. mevkilerinde balta ile başları kesilmek, gözleri oyulup iç organları çıkarılmak, burun ve kulakları kesilip derileri yüzülmek, kadın ve bakire kızlara tecavüz edilip göğüsleri kesilmek suretiyle 3.845 Müslümanın katledildiği; köylerden merkeze kaçmaya çalışan 4.644 Müslümanın şehit edildiği ve belediye tarafından civardaki mezarlıklara defnedildiği; Ermenilerin bölgeden çekilirken 14.767.344 kuruşluk mal ve mücevheri gasp ettikleri, 388 kimsesiz kadın ve erkeğin yanlarında 17 Ermeni kadını da dâhil olmak üzere, Hilal-i Ahmer ile 15. Kolordu’nun iş yurtlarında barındırıldığı, sahipsiz çocukların büyük kısmına Gürbüzler Okulu’nda bakıldığı,” hususları yer almıştır. (BOA. HR. SYS. 2878/49).
5. Oltu Mutasarrıflığının 26 Ekim 1920 tarih ve 300/3 sayılı yazısında; “Oltu Livası dâhilinde Kosor, Bardız, Lisbik nahiyeleri ile Olur, Sarıkamış ve Göle kazalarına bağlı köylerde Ermenilerin bir sene içinde kurşun, kama, balta, topa tutmak ve büyük kısmını yakmak suretiyle 10.693 Müslümanı katlettikleri; liva dâhilinde iş yurtları ve hayır kurumları bulunmadığından kimsesiz kadın ve öksüz çocuklara Bardız nahiyesinin Kürkcü ve Vartanut köyleri ahalisince bakıldığı,” belirtilmiştir. (BOA. HR. SYS. 2878/53).
6. Aşkale Nahiyesi Müdürlüğünden Erzurum Vilayetine gönderilen 28 Ekim 1920 tarih ve 343 sayılı yazıda; “Ermenilerin Aşkale Nahiyesi ve Cinis, Nardiban, Persor, Karahasan, Yeniköy, Topalçavuş, Ergemansur köylerinde toplam 893 Müslümanı şehit ettikleri; ayrıca merkez ve 5 köyde de 600’den fazla evi tahrip edip yaktıkları,” beyan edilmiştir. (BOA. HR. SYS. 2878/54).
7. Tercan Kaymakamlığı’ndan Şark Cephesi Kumandanlığına gönderilen 29 Kasım 1921 tarih ve 525 sayılı raporda; “Ermenilerin Tercan kazası ve civarında yaptıkları mezalimle ilgili olarak köylerde oturan ahalinin verdiği bilgilere göre; Yavi nahiyesinin 70 köyünde 300 kadar hanenin tahrip edilerek yakıldığı; yollarda çalıştırılmak üzere evlerinden alınan ahalinin çoğunun öldürüldüğü; Mans nahiyesine bağlı 40 kadar köyde 200 kadar hanenin yakıldığı ve 60 kişinin katledildiği; Karakulak nahiyesinin 30 köyünde 120 hane yakılıp, 40 kişinin öldürüldüğü; merkez nahiyesinin 60 köyünde 1000 hane tahrip edilip 120 kişinin katledildiği; Mamahatun kasabasında ise cami, hükümet binası ve mektebin yakıldığı, 300’den fazla kişinin kuyulara doldurularak katledildiği,” ifade edilmiştir. (BOA. HR. SYS. 2878/84; Bu arşiv belgesinin orijinal sureti aşağıdadır).
Kaynakça:
-Açıkses, Erdal, Amerikalıların Harput’taki Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara 2003.
-Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezâlimi 1906-1922, 4 cilt, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 1995.
-Başbuğ, Hayri, Doğu Anadolu’da Ermeni Terörü ve Hamidiye Aşiret Alayları (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Aydın Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, İstanbul 2022.
-Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri 1914-1919, cilt I-II, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 2001.
-Hocaoğlu, Mehmet, Arşiv Vesikalarıyla Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul 1976.
-Kocabaşoğlu, Uygur, Anadolu’daki Amerika: Kendi Belgeleriyle 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, İstanbul 2023.
-McCarthy, Justin, “Osmanlı Ermeni Nüfusu”, Osmanlı’nın Son Döneminde Ermeniler (Ed. Türkkaya Ataöv), Ankara 2002, s. 63-83.
-Sunguroğlu, İshak, Harput Yollarında, c. II, Ankara 1959.
-Şimşir, Bilal N., “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984 Erzurum), Ankara 1985, s. 79-124.
-Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul 1987.